10.12.2017 tarihinde Riada Asimovic Akyol tarafından hazırlanan haber ilk olarak Al-Monitor‘de yayınlanmıştır.

Geçtiğimiz günlerde Türk bir kadının mide kelepçesi ameliyatı sonrası ölümü, Türkiye’de kadınların sahip olduğu beden imgesi konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.

35 yaşındaki Özge Şeker’in geçtiğimiz Ekim ayında geçirdiği kilo verme ameliyatından kısa süre sonra hayatını kaybetmesi, Türkiye’de yapılan riskli mide kelepçesi ameliyatlarını gündeme getirdi. Şeker’in komplikasyonlara ve enfeksiyona bağlı ölümü, ülkede bu tür ameliyatları takiben ortaya çıkan ve kayıtlara geçmeyen çoğu ölüm vakasıyla ilgili çirkin gerçeği gün yüzüne çıkardı. Sözü geçen tıbbi müdahalenin kilo vermenin kısa yolu olarak pazarlanması büyük bir sektör haline gelmiş durumdayken, kamuoyu bu gibi mide ameliyatlarının taşıdığı riskin yeterince farkında değil ve görünen o ki, medyanın bir gecede kilo veren ünlülerle ilgili haberleri nedeniyle gerçeği görmeleri de zorlaşıyor.
Şeker’in ölümünün ardından ülke çapında başlayan tartışma sonrası Sağlık Bakanlığı’ndan hızlı bir açıklama geldi. Bakanlık 20 Ekim’de, mide kelepçesi ameliyatı gibi ameliyatların risklerini en aza indirmeyi amaçlayan yeni kriterlerden oluşan bir açıklama yayınladı. Ancak, ameliyat öncesinde yalnızca 78 kg ağırlığında olması dahil olmak üzere Şeker’in ölümünü hazırlayan koşullar, kamuoyunda panik havası yarattı. Hürriyet gazetesi yazarı ve aynı zamanda ülkenin en popüler kadın gazetecilerinden biri olan Ayşe Arman, ölüm haberiyle ilgili olarak “Biz hepimiz beden imajımızla kafayı mı yedik?” diye yazdı ve yazısına şöyle devam etti: “N’olurdu 7-8 kilo fazla olsaydı Özge… En azından hayatta olurdu…”

Şeker, beden imgesinden rahatsızlık duyan ve beden imgesi nedeniyle incinebilen kadınlar söz konusu olduğunda bir istisna değil. Kadınların çoğu bıçak altına yatmaya hevesli görünüyor ve hatta doğru düzgün araştırma yapmadan sahtekâr “doktorlar”ın kurbanı haline geliyor. Adana’da sahte bir doktor en az dört kadın üzerinde dudak dolgunlaştırma operasyonu uyguladığı için geçtiğimiz günlerde 6 yıl hapis ve 4.100 TL para cezasına çarptırıldı.

Türkiye’de obezite git gide artıyor ve -sayısı çok az da olsa- yapılan araştırmalar, olumsuz beden imgesine sahip olma ve yeme bozukluğu oranlarının da arttığını gösteriyor. Medya, akranlar veya aile tarafından beslenen, baskı oranı yüksek çevre, Türk kadınlarının beden idealleri ile ilgili olumsuz algılarına katkıda bulunuyor. Örneğin, 71 yaşındaki pop star Ajda Pekkan, geçtiğimiz ay sosyal medyada yemek yaparken görüldüğü bir fotoğrafını paylaştığında “gençleri kıskandıran fiziği” hemen haber oldu ve günlerce gündemde kaldı. Fotoğrafa gelen yorumlar, pop starın kalçalarının gerçek olup olmadığından başlayıp, Allah’ın o yaşta kendilerine de aynı fiziği vermesi dileklerine kadar uzanıyordu.
“Body image among female university students in Turkey: concurrent translation and validation of three body image measures” (Türkiye’de kadın üniversite öğrencileri arasındaki beden imgesi: üç beden imgesi ölçütünün eşzamanlı aktarımı ve doğrulaması) başlıklı bir akademik makale; Batılılaşmanın ve modernleşmenin çoğu Türk kadınının kafasını bedeninin şekliyle bu denli meşgul etmesinin nedenlerini açıklamaya yardımcı olduğunu söyleyen çeşitli bilim insanlarının savlarını bir araya getiriyor. Söz konusu makalede; “ince bir beden idealinin yüceltilmesi, gençlik ile güzelliğe duyulan hürmet ve beden üzerinde çalışmalar yapma ısrarı”ndan, dünyanın diğer bölgelerinde çok güçlü etkileri ve sonuçları olan Batılı değerler olarak söz ediliyor. Makalenin ortak yazarları Viren Swami, Leyla Özgen ve Elif Gökçen; beden ölçüsünün eskiden balık etli kadınların yüceltildiği Türkiye’de git gide bir meseleye dönüşmesinin, Türk kadınlarının sahip olduğu olumsuz beden imgesinin ele alınması konusunda önemli anlamlar taşıdığını söylüyorlar.

Ne yazık ki, beden imgesiyle ilgili sorunlar erken yaşlarda başlıyor gibi görünüyor. Son dönemdeki çalışmalar, Türkiye’de yaşları 10 ila 17 arasında değişen genç kızların yarısının bedenleri konusunda kendilerine çok güvenmediklerini gösteriyor. Dove’un, sonuçları 10 Ekim’de yayınlanan, 2017 Küresel Ölçekte Genç Kızlar Arasında Güzellik ve Özgüven Raporu; bedenleri konusunda orta düzeyde özsaygıya sahip olan Türkiyeli genç kızların %69’unun arkadaşlarla ve aile ile bir araya gelmek, evin dışında gerçekleşen aktivitelerde yer almak ve bir takıma veya kulübe katılmak gibi aktivitelerden kaçındığını gözler önüne sererken, bedenleri konusunda yüksek özsaygıya sahip genç kızlar için bu oran %51. Dahası, Türk genç kızlarından bedenleri konusunda orta düzeyde özsaygıya sahip olanların %78’i, doktora gitmeyerek ya da öğün atlayarak sağlıklarını riske atarken, yüksek düzeyde özsaygıya sahip olanlarda bu oran %51.

Dove; eğitimci Özgür Bolat ve Toplum Gönüllüleri Vakfı ile ortak şekilde, yerel eğitim ofisleri ile iş birliği yaparak bir “özgüven” hareketi başlattı ve 2017 yılının sonuna kadar 50.000 gence, 2020’nin sonuna kadar ise 500.000 gence ulaşmayı hedefliyor.

Genç kızların ve kadınların özgüven kazanıp özkabul sağlamalarına yardımcı olmayı ve erkekler ile kadınların bedenleri konusunda sahip oldukları olumsuz imgeden kurtulmalarını amaçlayan girişimler de var. Bu son dönemdeki girişimlerden bir tanesi; çoğu kadının içinde yer almasıyla hızla büyüyen, ancak asıl ününü proje üzerinde geçtiğimiz bir buçuk yıldır çalışmakta olan feminist ve aktivist Aybala Arslantürk’e borçlu olan “beden olumlama” hareketi.
Arslantürk, Al-Monitor’a, kolay olmayacağını bilse de hareketi, özellikle kapsamlı şekilde beden aşağılamasına maruz kalan kadınların ve LGBTİ topluluğunun bir araya gelebileceği bir alan olarak başlattığını söylüyor. Dove raporunun Türk genç kızlarının beden imgesiyle ilgili bulgularını şaşırtıcı bulmadığını belirtiyor. “Önümüze konulan o kadar fazla “ideal”, “güzel” ve “örnek” beden var ki, uyum sağlamamak büyük bir eksiklik olarak algılanıyor ve aşağılama sebebi oluyor; bu durumda küçük yaştan itibaren bedenlerimizle savaş halinde olmak kaçınılmaz hale geliyor” diye ekliyor.

Arslantürk “beden olumlama” hareketinin yalnızca kadınlara ulaşmak hedefinde olmadığını, aynı zamanda her bireyin biricikliğine de odaklandığını vurguluyor. Arslantürk, bedenolumlamahareketi.com isimli bir web sitesi için içerik oluşturuyor ve çok yakında bu sitede, mesajları hareket ile örtüşen yazarların hikayelerini yayınlamaya başlamayı umuyor. Arslantürk aynı zamanda atölyeler düzenliyor, konferanslara katılıyor ve çeşitli sosyal medya platformları aracılığıyla toplumdaki kişilerle bağlantı kuruyor. Hareketin obeziteyi ve sağlıksız yaşamı teşvik ettiği yönündeki eleştirilere rağmen, ideal olarak empoze edilen standartların değiştirilmesi ihtiyacının farkında olan kadınlardan alınan olumlu geri bildirimler de var. Arslantürk, “Bedeniyle sorun yaşayan ben dahil hiç kimsenin yalnız olmadığını bilmesini istiyorum” diyor.

Ne yazık ki, genç kızların ve kadınların aşırı cinselleştirilmesi sorunu devam ediyor ve artık yalnızca belirli ülkelerde de görülmüyor. Psikolog Renee Engeln, dış görünüş konusundaki kültürel saplantının genç kızlara ve kadınlara nasıl zarar verdiğini tanımlamak için “güzellik hastalığı” (beauty sickness) terimini üretti. Genç kızların sağlıklı bir beden imgesine nasıl sahip olabileceği konusundaki önerilerinin çoğu belki tüm dünyada uygulanabilir hale gelebilir.
Bununla birlikte, Türkiye’de, olumsuz beden algısı ve düşük özgüven aynı zamanda daha büyük bir sorunun da göstergesi: kadınlar ile erkekler arasındaki, kadınların erkekleri “hoşnut etmeleri” gerektiği yönündeki geleneksel inanç da dahil olmak üzere, sosyal ve cinsel eşitsizliğin. Kadınları dış görünüşlerinden ziyade başarılarından ve yapabildiklerinden dolayı kutlayan farklı anlatılar belki de bu sağlıksız döngüyü kırmaya yardımcı olabilir.

©2017 Al Monitor. Tüm hakları saklıdır.
İzin alınarak yeniden basılmıştır.

Çeviri: bedenolumlamahareketi.com Çeviri Ekibi